Çok severek aldığınız bir pantolonu veya bluzu giymekten renginin solduğu ve kumaşının eskidiği mutlaka olmuştur.
Dolabınızdaki giysilerin özellikle de sıkça kullandıklarınızın ömrünü uzatarak, tasarruf etmek sizin elinizde. Alışverişe çıktığınız zaman, hiçbir zaman modası geçmeyecek klasik parçalar edinin ve biraz daha masraf yaparak, bunların kaliteli olduklarından emin olun.
Uygulayacağınız birkaç basit yöntemle bu parçaların her zaman yepyeni kalmasını sağlamak için yazımızı okumaya devam edin:
Soğuk suyla yıkayın
Giysilerinizin ömrünü, soğuk suda, hafif bir deterjan ile yıkayarak ve beyazlatıcı kullanmaktan kaçınarak uzatabilirsiniz. Narin kumaşlara sahip ve eskimesini istemediğiniz giysilerinizi de mümkün olduğunca elde yıkamanızı tavsiye ederiz. Son olarak, gerekmedikçe, giysilerinizi yıkamayın, bir kere giydiğiniz bir kotu yıkamak, onun eskimesi ve ömrünün kısalmasından başka bir işe yaramaz.
Kurutmaktan kaçının
Artık neredeyse, her çamaşır makinasının kurutma özelliği mevcut. Giysileri kurutmak, kumaşların çekmesine sebep olduğu gibi, kumaşın dokularına da zarar verecektir. Giysilerinizi yıkarken, yumuşatıcı kullanın ve daha sonra, kurumları için onları asın. Böylece, sadece giysilerinizin ömrünü uzatmakla kalmaz, aynı zamanda makinanızda kurutma kısmını atladığınız için, enerjiden de tasarruf etmiş olursunuz.
Lekelere hemen müdahale edin
Lekeler, kalıcı olarak, giysilerinizi berbat edebilir. Bunu engellemek için yanınızda her zaman kalem şeklinde olan leke çıkarıcılardan taşıyın ve leke olan giysilerinizi mümkün olan en kısa zamanda yıkamaya çalışın.
Giysilerinizi düzgün muhafaza edin
Giysileriniz için doğru askılar ve katlama yöntemleri kullanın. İç çamaşırı ve hafif giysiler için yastıklı askılar, ceketler ve takım elbiseler için ahşap askılar ve diğer giysiler için plastik askılar uygun seçenekler olacaklardır. Tel ve metal askıları kullanmaktan kaçının.
Ayakkabılarınızın da aynı özene ihtiyaçları vardır. Çatlamış, kırışmış ve derileri büzüşmüş ayakkabı ve botlar hiç de hoş gözükmeyeceklerdir. Ayakkabılarınız muhafaza ederken, içlerine kalıp koymaya özen gösterin. Bunun dışında ayakkabılarınızı dolabınızın alt taraflarına istiflemeyin, onları ayrı ayrı kutularda ve raflarda saklamayı tercih edin. Son olarak, ayakkabılarınız zarar görmüşse, tabanları yıpranmış veya topukları kırılmışsa, en kısa zamanda onları tamir edilmeleri için bir lostraya götürün.
Çok fazla parfüm sürmeyin
Parfümün, saç spreylerinin ve bu tarz kozmetik ürünlerin içeriğinde bulunan bazı maddeler, kıyafetlerinize zarar verebilirler. Bundan dolayı, giyinmeden önce bu ürünleri kullanmaya özen gösterin.
Giysilerinizi satın
Artık giymediğiniz ve hala iyi durumda olan giysilerinizi satabilirsiniz. İkinci el dükkanlar ve bit pazarları bu satışlar için uygun olabilirler. Bu yolla hem biraz para kazanmış, hem de dolabınızı gereksiz giysilerden kurtararak, kullandıklarınız için yer açmış olursunuz. Eğer giysilerinizi satmak istemiyorsanız, arkadaşlarınız ile değiş tokuş yapabilir veya yardım kuruluşlarına bağışlayabilirsiniz.
alıntı
elmayarisi
23 Ağustos 2014 Cumartesi
Giyinme önerileri
giyecek bir şey bulamıyormusunuz - dolap düzeni - giysi alışverişi - giysi satın almak - elbise dolabı
Almaktan vazgeçin!
İndirim zamanı sadece ucuz diye alacağınız her kıyafet, modaya uygun, harika bir dolap oluşturmanıza engel olacaktır.
Kıyafet alışverişinize mantıklı bir bütçe ayırın ve daha fazlasını harcamayın.
Sadece moda olduğu için kıyafet almaktan kaçının.
Her şeyin en iyisini alma fikrinden kurtulun. Almak istediğiniz kaşmir kazak ne kadar kaliteli olursa olsun, ay sonunda kredi ödemenizi sıkıntıya sokmaya değmeyecektir.
Ne kadar hoşunuza giderse, gitsin, üzerinize tam oturmayan parçalar satın almayın.
Dolabınızı temizleyin ve düzenleyin
İlk adım olarak dolabınızı temizleyin, üzerinize olmayan ve son bir senedir hiç giymediğiniz her giysiden kurtulun.
Birkaç hafta sonra tekrar dolabınızı elden geçirin ve ilk düzenleme yaptığınızda, elden çıkarmakta kararsız kaldığınız giysilerden de kurtulun.
Geride kalanları renkleri, kullanım alanları, kullanım sıklıkları ve birbirlerine uyumlarına göre dolabınıza yerleştirin.
Her ay dolabınıza bir veya iki kullanışlı parça eklemeye çalışın. Aşırıya kaçmayın.
Dolabınızı siyah, beyaz, haki, lacivert, kahverengi gibi kullanışlı renklerden oluşturun.
Sahip olduğunuz kıyafetlerle en uygun olacak üç renk seçin ve bundan sonraki alışverişlerinizde bu üç renkte olan giysiler almaya dikkat edin. Böylece kıyafetleri birbirine çok daha kolay uydurabileceksiniz.
Satın alırken bunlara dikkat edin!
En çok ihtiyacınız olan ve her zaman giyebileceğiniz kıyafetlerin bir listesini yapın. Mesela beyaz bir bluz, siyah bir elbise, dar bir kot gibi ve alışverişlerinizi bu parçalarla sınırlı tutun.
Modası, en az iki, üç sezon geçmeyecek giysiler seçmeye dikkat edin. Böylece bu parçaları uzun zaman kullanabilirsiniz.
Sadece, sahip olduğunuz giysiler ile uyumlu parçalar satın alın. Böylece birleştirme dersinden kurtulacaksınız.
İddialı renklere sahip giysiler almaktansa, aksesuarlar, ayakkabılar ve çantalar ile giysilerinize farklı ve canlı renkler katmaya çalışın.
Baskılı veya desenli parçalar almaktansa düz parçaları tercih edin, düz parçaları birleştirmek çok daha kolay olacaktır.
Bundan sonra gittiğiniz ilk alışverişte, yukarıda bahsettiğimiz noktaları dikkate almaya çalışın. Böylece günden güne, kullanışlı ve şık kıyafetler ile dolu bir dolaba sahip olacak ve ne giyeceğim derdinizi en aza indireceksiniz.
alıntı
Sabahları ne giyinmeliyim
giyinme stresinden kurtulun - size sabahları vakit kazandıracak tavsiyeler - dolabınızda bulunması gerekenler
Çarpıcı bir parça seçin
Bir dahaki sefere dolabınızın önünde kararsız bir şekilde dikilmemek için her zaman rahat ve günlük birkaç parçayı dolabınızda hazır bulundurun. Bu en sevdiğiniz siyah pantolonunuz, kotunuz veya kazağınız olabilir. Bu rahat parçalardan birini seçtikten sonra bunu gösterişli bir çanta, ipek bir şal veya yüksek topuklu, seksi bir ayakkabı ile kombinleyin. Böylece daha iddialı ve şık görüneceksiniz.
Çanta ve ayakkabı seçimini kolaylaştırın
Bazen hangi ayakkabı veya hangi çantayı kullanacağınıza karar vermek bile sabahları bütün vaktinizi alabilir. Bu zaman kaybından kurtulmak için kendinize bir iyilik yapın ve güzel orta boy, her kıyafet ile kullanabileceğiniz bir çanta ile sizi her zaman kurtaracak bir çift siyah topuklu ayakkabı ve bir çift düz, günlük, şık bir ayakkabı edinin.
Dolabınızı düzenleyin
Düzenli ve organize bir dolap, giysi seçiminizi daha kısa bir sürede yapmanızı sağlayacaktır. Eğer dolabınız çok dağınık ise daha düzenli hale getirmek için aşağıdaki tavsiyelerden yararlanabilirsiniz:
Mevsime göre kullanamayacağınız kıyafetlerinizi, göz ününden kaldırın, böylece giysi seçimi yaparken kafanız karışmayacaktır.
Birçok askı edinin ve dolabınızın daha düzenli görülmesi için dolabınızın içinde birbirine karışmış kıyafetlerinizi asın.
Bir ayakkabılık edinin veya kullanmadığınız ayakkabılarınızı tek tek kutulara yerleştirerek, dolabınızın arka taraflarına kaldırın.
Kendinize göre bir sistem geliştirin. Kıyafetlerinizi renklerine, özelliklerine veya çeşitlerine göre ayırın, böylece aradığınızı daha rahat bulabileceksiniz.
Her kıyafeti önceden belirlediğiniz rafa veya asıya yerleştirin ve bu kıyafetleri kullandıktan sonrada aynı yerlerine koyduğunuzdan emin olun.
Kendinize yakışan parçalar satın alın
Eğer siz de bir alışveriş bağımlısı iseniz, dolabınızda hiç giymediğiniz veya üzerinize oturmayan birçok parça olması muhtemeldir. Bu kadar kalabalığın arasında zamanında hazırlanamamanız çok normal. Bu sorunu engellemek için alışveriş yaparken daha seçici olun. Çok almaktansa az ama kaliteli ve işinize her zaman yarayacak parçalar almaya özen gösterin. Eğer bir kıyafet tam da üzerinize oturuyorsa sizin için doğru parça demektir. İyi dikilmiş, üzerinizde harika duran siyah bir pantolon her zaman kurtarıcınız olacaktır. Bunu yün bir hırka, sade bir t-shirt veya ceketinizle rahatlıkla kombinleyerek, çok çaba harcamadan şık bir görünüme sahip olabilirsiniz.
Klasik parçalar dolabınızdan eksik olmasın
Daha renkli, iddialı ve moda olan parçalar ile birleştirmek için mutlaka dolabınızda klasik parçalar bulundurun. Dar paçalı bir kot, üzerinize iyi oturan siyah bir pantolon, kalem etek, beyaz bir t-shirt, siyah blazer bir ceket ve siyah bir elbise dolabınızın vazgeçilmezlerinden olmalı. Bu klasik parçaları değişik renkler ve iddialı aksesuarlar ile birleştirerek, çok zaman harcamadan, harika, stil sahibi bir görüntüye sahip olabilirsiniz.
alıntı
Çarpıcı bir parça seçin
Bir dahaki sefere dolabınızın önünde kararsız bir şekilde dikilmemek için her zaman rahat ve günlük birkaç parçayı dolabınızda hazır bulundurun. Bu en sevdiğiniz siyah pantolonunuz, kotunuz veya kazağınız olabilir. Bu rahat parçalardan birini seçtikten sonra bunu gösterişli bir çanta, ipek bir şal veya yüksek topuklu, seksi bir ayakkabı ile kombinleyin. Böylece daha iddialı ve şık görüneceksiniz.
Çanta ve ayakkabı seçimini kolaylaştırın
Bazen hangi ayakkabı veya hangi çantayı kullanacağınıza karar vermek bile sabahları bütün vaktinizi alabilir. Bu zaman kaybından kurtulmak için kendinize bir iyilik yapın ve güzel orta boy, her kıyafet ile kullanabileceğiniz bir çanta ile sizi her zaman kurtaracak bir çift siyah topuklu ayakkabı ve bir çift düz, günlük, şık bir ayakkabı edinin.
Dolabınızı düzenleyin
Düzenli ve organize bir dolap, giysi seçiminizi daha kısa bir sürede yapmanızı sağlayacaktır. Eğer dolabınız çok dağınık ise daha düzenli hale getirmek için aşağıdaki tavsiyelerden yararlanabilirsiniz:
Mevsime göre kullanamayacağınız kıyafetlerinizi, göz ününden kaldırın, böylece giysi seçimi yaparken kafanız karışmayacaktır.
Birçok askı edinin ve dolabınızın daha düzenli görülmesi için dolabınızın içinde birbirine karışmış kıyafetlerinizi asın.
Bir ayakkabılık edinin veya kullanmadığınız ayakkabılarınızı tek tek kutulara yerleştirerek, dolabınızın arka taraflarına kaldırın.
Kendinize göre bir sistem geliştirin. Kıyafetlerinizi renklerine, özelliklerine veya çeşitlerine göre ayırın, böylece aradığınızı daha rahat bulabileceksiniz.
Her kıyafeti önceden belirlediğiniz rafa veya asıya yerleştirin ve bu kıyafetleri kullandıktan sonrada aynı yerlerine koyduğunuzdan emin olun.
Kendinize yakışan parçalar satın alın
Eğer siz de bir alışveriş bağımlısı iseniz, dolabınızda hiç giymediğiniz veya üzerinize oturmayan birçok parça olması muhtemeldir. Bu kadar kalabalığın arasında zamanında hazırlanamamanız çok normal. Bu sorunu engellemek için alışveriş yaparken daha seçici olun. Çok almaktansa az ama kaliteli ve işinize her zaman yarayacak parçalar almaya özen gösterin. Eğer bir kıyafet tam da üzerinize oturuyorsa sizin için doğru parça demektir. İyi dikilmiş, üzerinizde harika duran siyah bir pantolon her zaman kurtarıcınız olacaktır. Bunu yün bir hırka, sade bir t-shirt veya ceketinizle rahatlıkla kombinleyerek, çok çaba harcamadan şık bir görünüme sahip olabilirsiniz.
Klasik parçalar dolabınızdan eksik olmasın
Daha renkli, iddialı ve moda olan parçalar ile birleştirmek için mutlaka dolabınızda klasik parçalar bulundurun. Dar paçalı bir kot, üzerinize iyi oturan siyah bir pantolon, kalem etek, beyaz bir t-shirt, siyah blazer bir ceket ve siyah bir elbise dolabınızın vazgeçilmezlerinden olmalı. Bu klasik parçaları değişik renkler ve iddialı aksesuarlar ile birleştirerek, çok zaman harcamadan, harika, stil sahibi bir görüntüye sahip olabilirsiniz.
alıntı
Buharlı tü nasıl temizlenir
Buharlı ütünüz kıyafetlerinizin üzerinde hoş olmayan kahverengi lekeler mi bırakıyor?
Ütünüzün yanmış tabanı kıyafetlerinize mı yapışıyor?
Ütünüzün demir tabanını bu kez de sirkeyle temizlemeyi deneyin.
Buharlı ütünüzün tıkanmış deliklerini açmak için, ütünüzün su haznesini eşit ölçülerde su ve saf sirkeyle doldurun.
Buhar ayarını açın ve ütünüzün buhar yollarını açmak için yumuşak bir bezi ütüleyin.
Ütüyü beş dakika boyunca açık bir şekilde dik konumda tutun.
Sonra fişini çekin ve soğumaya bırakın.
Kalan kireç parçacıklarından kurtulmak için su haznesini boşaltın.
Aynı işlemi bir kez de temiz suyla yapın, sonra ütünüzün iç haznesini temiz suyla tamamen durulayın.
Yanmış ütü tabanı temizliği içinse, eşit miktardaki beyaz sirke ve tuzu bir tavada ısıtın.
Soğuduktan sonra karışımı bir bez yardımıyla soğuk ütü tabanına uygulayın.
Bu ütünüzün tabanındaki koyu ve yanmış bölgeleri temizleyecektir.
Ütünüzün yanmış tabanı kıyafetlerinize mı yapışıyor?
Ütünüzün demir tabanını bu kez de sirkeyle temizlemeyi deneyin.
Buharlı ütünüzün tıkanmış deliklerini açmak için, ütünüzün su haznesini eşit ölçülerde su ve saf sirkeyle doldurun.
Buhar ayarını açın ve ütünüzün buhar yollarını açmak için yumuşak bir bezi ütüleyin.
Ütüyü beş dakika boyunca açık bir şekilde dik konumda tutun.
Sonra fişini çekin ve soğumaya bırakın.
Kalan kireç parçacıklarından kurtulmak için su haznesini boşaltın.
Aynı işlemi bir kez de temiz suyla yapın, sonra ütünüzün iç haznesini temiz suyla tamamen durulayın.
Yanmış ütü tabanı temizliği içinse, eşit miktardaki beyaz sirke ve tuzu bir tavada ısıtın.
Soğuduktan sonra karışımı bir bez yardımıyla soğuk ütü tabanına uygulayın.
Bu ütünüzün tabanındaki koyu ve yanmış bölgeleri temizleyecektir.
13 Mart 2013 Çarşamba
Toplumun Cevheri HANIMLARA
Toplumun Cevheri
HANIMLARA
Hamd, Alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. Salâtü Selâm Resûlullah’ın, Ehlinin, Sahabesinin ve de kıyamete kadar onları dost edinen herkesin üzerine olsun.
Çalınan, kaybolan ya da kırılan mücevherin yeri doldurulabilirse de, sen; yeri dolmaz bir cevher olduğunu bilmelisin!
Çünkü kadının sahip olduğu vakârının, düzmece ekollerle ayaklar altına alındığı ve Allah’a kulluk gibi her şeyin üstündeki gerçek amaçtan uzaklaştırıldığı bir zamanda; kendini Allah için sakınma erdemliğini gösteren mücahide hanım, toplumun ve ümmetin göz nûrudur, cevheridir...
İslâmı, düşmanlarına karşı savunacak, onu tahrif, bidat ve fesad batağından koruyacak olan nesli yetiştirir, hanımlar. İlk ve temel eğitimini annesinden alır geleceğin mücahid ve müdâfileri.. Bu sorumluluk asla azımsanamaz. Bu yüzden hakkıyla yerine getirilmelidir.
İşte bu noktadan hareketle, bir takım sorumluluklarını yerine getirmek sûretiyle etrafına, ışık ve parlayan bir nûr olma yolundaki mücahide hanımların dikkat etmesi gereken, bazı noktalara değinmeyi uygun gördük.
Burada yer alanlar, böylesine önemli bir konuyu elbette tüm yanlarıyla açıklamaya yetmez, ancak kısa ve öz olarak yol göstermesi ümidimizdir. Allah’tan bu çalışmamızı rızasına uygun kılmasını dileriz. Şüphesiz tevfik O’ndandır.
ÖRNEK NESİLLERİ YETİŞTİRECEK MÜCAHİDE HANIMIN VASIFLARI
`Akide yapısı: Bu ümmet için örnek ve temel olan inanç sisteminin Resûlullah (S.A.V.) öğrettiği gerçek akide olduğu bilinciyle; Sahabe, Tâbîin ve Etbâu Tâbiîn’in, yani Selef-i Salihin akidesinin, kendisiyle bütünleştiği Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat metodunu anlamak ve idrak etmektir.
`Metodu : Sadece ve sadece Allah’ın, Rasûlü (S.A.V.)’in Sahâbe-i Kirâm’ın ve kıyâmete kadar onların yoluna uyanların çizgisine bağlı kalmayı hedeflemiş, bunu tek yol olarak benimsemiştir.
`Ahlâkı : Üstün İslâm ahlâkıdır.
`Nişânesi : Hicap ve tesettürdür.
`Edebi : Haya, iffet ve temizliktir.
`Örnek bildiği: Mü’minlerin anneleri, sahabe hanımları ve tüm salih hanımlardır.
`Sevgisi: Yalnız Allah ve Rasûlü ve İslâmi ölçülere bağlı herkes içindir.
`Halveti : Ahiret hayatını hatırlamak, kendisini kabrin karanlık ve darlığından rahata eriştirecek, onu selamete götürecek iyi amelleri işlemektir.
`Dostları : Allah’ın dinine bağlı Muvahhid, Mü’min ve tüm Müslüman hanımlardır..
`Buğzu : Düşman yahudilere, hırıstiyanlara, münafıklara, ateistlere; “kadın özgürlüğü” ve “feminizm” diye yaygara koparan sinsi çağırtkanlaradır.
`Düşmanları: Müstehcen şarkılar; haram davetçisi müzik aletleri; açık ve sapık fikirleri empoze etmeye çalışan tüm dergi ve gazeteler; flört ve aşkın konu edildiği bütün sapık dizi ve filimler; ayrıca ahlaksız, iffetsiz kadınlar; kısaca Allah Teâla’nın gazabını üzerine toplayan her şeydir.
`Rağbeti : Çok bağışlayan “Ğafûr” ve acıyan “Rahim” Allah Azze ve celle’ye karşı; şartlarına bağlı kalarak samimi bir şekilde tevbe yapmaktır.
`Evliliği : İslâmîdir. Düğününde şarkı, içki vb. yoktur. Davetli kadın ve erkek karışıklığına yer verilmez. İslâm’a aykırı kıyafetlere de rağbet olmaz.
`Gayesi : Müslüman aileyi bina etmek, böylece tüm insanlığın susadığı gerçek İslâm toplumunun sağlam yapı taşını oluşturmak; Ümmete hayırlı nesiller yetiştirmektir.
`Tatili : Faydalı ilim öğrenmek, Kur’an-ı Kerim ezberlemek, meşru çerçevede dinlenip istirahat etmekle geçer.
`Gezintisi: İnce düşünme ve tefekkür yapar; aynı zamanda dinlenerek kendini rahatlatacak şeyler yapmaktan geri kalmaz. Böylelikle bitkinlik ve yorgunluktan uzak kalır, dinamikliğini muhafaza eder.
HİCAP VE TESETTÜRÜN ŞARTLARI
Ehli Sünnet ulemâsı bu konuda sekiz önemli nokta tespit etmişler ve bunlara dikkat edilmesi gerektiğini söylemişlerdir. Bunlar:
1- Elbise, bedenin her tarafını örtmeli. Ayrıca yüz, el ve ayakların örtülmesi hususunda da olağanüstü dikkat edilmelidir. Zira, özellikle birçok açıdan ifsad olmuş toplumumuzda fitneye sebebiyet vermekten kaçınmak şarttır:
×Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına, müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarıya çıktıklarında) örtülerini üstlerine almalarını söyle...Ø (Ahzab, 59)
×Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. (Örtüyle kendiliğinden) belli olan yerleri müstesnâ olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler...Ø (Nur, 31).
2- Elbise süslü püslü olup da bizzat kendisi zinet gibi olmayacak. Ayrıca bakışları üzerine toplayabilecek şekilde renkli, desenli, altın ve gümüş işlemelerden de kaçınılmalıdır. (bkz. Buhari “edeb’ül-müfred’; Hâkim “müstedrek”).
×Evlerinizde vakarınızla oturun. İlk câhiliye (devri kadınları)nın açılıp saçılarak, zinetlerini göstererek yürüyüşü gibi yürümeyin. Namazı kılın, zekatı verin, Allah ve Resûlü’ne itâat edin..Ø (Ahzab, 33).
3- Vücut hatlarını belli edecek derecede ince veya şeffaf olmayıp, kalın ve sağlam olmalıdır. (Bkz. Ahmed, “Müsned’; Beyhâki “Sünen”).
4- Giysi dar değil, geniş ve bol olmalı, fitneye neden olacak bir yeri belli etmemelidir. (bkz. Ebu Dâvud, “Sünen”).
5- Misk ve benzeri dikkat çekici kokular kullanılmış bir durumda nâmahrem yanına çıkmak haramdır. Resûlullah (S.A.V.) “Bir kadın koku sürünüp bir kavmin (topluluğun) yanına uğrar da onlar bunu hissederse; zinâ etmiştir”(Sahihtir, İmamAhmed) buyurmaktadır.
6- Hiçbir sûrette erkek giysisine benzemeyecek. İbni Abbas Radıyallahu anhûmâ, şöyle demiştir, “Erkeklerden kadınlara, kadınlardan da erkeklere benzeyene Resûlullah (S.A.V.) lânet etti” (Buhari)..
7- “Bir kavme benzeyen onlardandır” (Sahihtir. Ebu Dâvud) hadisi şerifi doğrultusunda kafir kadınların elbiselerine benzemesi de haramdır.
8- Kapanması uygun olsa bile farklılığından dolayı insanların aşina olacağı bir nitelikte olmamalı. Zirâ Resûlullah (S.A.V.) “Her kim belli eden bir elbise giyerse, Allah da ona Kıyâmet gününde zillet elbisesi giydirir. O da ona ateş olur” (Sahihtir. Ebu Dâvud) buyurmuştur.
KABİR AMEL SANDIĞIDIR!
Ey müslüman evlâdı genç kız!
Allah’tan kork! Ve her zaman Allah’ın kontrolünde olduğunu unutma! Bugün nasıl hesapsız amel günü ise; yarın da şüphesiz, amelsiz hesap günüdür. Durmadan oyun ve eğlenceye dalan insanoğlu, ölümün kendisine ulaşacağı o gün elbette uyanacaktır... Can boğaza geldiği zaman halimiz ne olur?
Ey Allah’ın zarif kulu!
O gün artık sen, eşin, ailen, evlatların ve dostlarından ayrılmış olacaksın. Tabutla taşınılıp toprağa; o kapkaranlık yere konacağın günü bir düşün. Bitmez sanılan günlerin sonunda eğer iyi bir şeyler götürmediysen -Allah korusun- kabrin dehşetle sıkmaya başlamasıyla başbaşasın. Hesap melekleri gelip de senden sorularına cevap vermeni istedikleri zaman halin nice olur?!..
Diriliş gününde kabirden çıkıp da mahşere sevkedildiğin...
Hesap defterlerinin açıldığı...
Sırat köprüsü ve mizânın konduğu zaman... İşte o gün, ey Allah’ın kulu! senin yerin neresi olacak?!..
Seni neler bekleyecek, ya da bir ömrün ardından neler kazanmış olacaksın?
×Nihayet onlardan birine ölüm gelip çattığında, “Rabbim! der, yalvarırım beni (dünyaya) geri gönder; tâ ki boşa geçirdiğim dünyada iyi iş (ve hareketler) yapayım” Hayır! Onun söylediği bu söz (boş) laftan ibarettir. Onların gerisinde ise, yeniden dirilecek güne kadar (süren) bir berzah vardırØ (Müminûn, 99-100).
İNSAN HAZİNESİNE
Allah düşmanları, İslâm toplumlarını içinden çökertmede ilk önce annelik vasfıyla toplumun eğiticisi olan kadınları hedef almış, onu ifsad etmek için elinden geleni yapmıştır. Çünkü kadının ifsadını toplumun ifsadı takip edecektir. Bu uğurda bir çok sahte ülküler ortaya atmış, kadını gerçek özgürlüğünü bulduğu dininden koparmaya çalışmış ve her şeyini seferber ederek bu nadide varlığı, kişiliksiz bir metâ haline getirmek için komplolar kurmuştur. Bilinçli bir müslüman hanım elbette bunların farkındadır; çevresindekileri Kur’an ve sünnet yoluna davet etmede ve onları düşmanların komplolarına karşı uyarmada hırslıdır..
Tüm hanımlar için, ayrıca şöyle tavsiyelerde bulunabiliriz. Allah’tan bizi, sevdiği ve hoşnut olduğu her şeyde muvaffak kılmasını diler, sözlerimiz sebebiyle bizi kınamamasını niyaz ederiz.
`İslâmi kavramları hafife alma! Ve dinde olmayan her tür bid’atlardan kaçın, bunları ortaya da çıkarma. Bütün bidatlardan uzak dur ve buna teşvik etme.
`Namazı sakın terk etme! Uykuya dalıp namazı kaçırma (kaçırırsan da uyanır uyanmaz derhal eda et ki, buna keffâret olsun). Namazı sürekli vaktinde kıl, buna azâmi hassasiyet göster!..
`Sakın açılıp saçılma ve örtünmene çok dikkat et! Ayetlerden gafil diğer açıklara da meyletme!
`Üçüncü şahısların yuvanın dirliğini olumsuz etkileyecek sözlerine aldırma. Allah’tan ailen için duâda bulunmayı ihmal etme ve eşine dîni konusunda yardımcı ol.
`Evinin ve eşinin mahremiyetini ifşâ etme, hayatın zorluklarına karşı sabırlı ol. Allah için sabretmeyi kendine vazgeçilmez bir huy edin. Allah için yaptığın en ufak bir amelin zâyi olmayacağını unutma!
`Mütedeyyin kızlarla arkadaşlık kur, onları dost edin! İçlerinde ihtiyacı olana yardım etmek için geç kalma.
`Gıybet ve kovuculuk yapma, laf taşıma!
`İster batılı, ister yerli hiçbir kafiri taklit etme, onlara sevgi duyma, hayranlık besleme!
`Özellikle dinî bilgini arttırmada gayretli ol.
`Fitne ve fesadı göz önünde bulundurarak gerekli hallerin dışında sokağa çıkmamaya çalış; Rabb’inden sabır ve sebat niyaz et.
`Ahiret hayatını sakın unutma!
`Allah Ve Rasulü (S.A.V.)’e isyana çağırmadıkları sürece; eşine; anne ve babana karşı gelme!
`Moda dergilerinden ve müstehcen şarkılardan, müzikten uzak dur! Kur’ân okumaya, öğrenmeye ve biliyorsan öğretmeye gayret et.
`İster telefonla, ister başka bir yolla olsun, flörtün her türünden son derece uzak dur.
İhmal edilmemesi gerekenler:
`Allah’a gerçek bir şekilde iman et ve imanın gerektirdiği esaslara bağlı kal. Resûlullah (S.A.V.)’in hayat tarzına dikkat etmeyi ihmal etme..
`Namazını, ziynet eşyalarının zekatını, oruç ve haccını da ihmal etme!
`Allah Azze ve celle’nin dinine bağlı Muvahhide hanımlarla yakınlık kurmayı da ihmal etme!
`Allah Azze ve celle’ye her zaman dua edip O’na yönelmeyi; O’ndan bağışlanma dilemeyi ve Ahiret için hazırlıklarda bulunmayı da asla ihmal etme.
SALİHA BİR EŞ
Allah’ın kuluna verdiği iman nimeti gibi bir nimet yoktur. Bu aynı zamanda Allah’ın kulları üzerine bir hakkıdır. Allah’ın kullarına verdiği bir çok nimet içinde dünyanın en hayırlı nimeti de saliha bir eştir. Çünkü Resûlullah (S.A.V.) “Dünya bir faydalanmadan ibarettir. Bunun en hayırlısı da, saliha bir eştir” (Müslim) buyurmuştur.
Resûlullah (S.A.V.) vedâ hutbesinde kadınların, Allah’ın emaneti olduklarını belirtmiş, “Sizin en hayırlınız hanımlarına karşı en iyi davrananızdır” buyurarak, bu nezih insanın korunmasını öğüt etmiştir.
O halde, bu ikrama yakışan bir ahlak içinde bulunmalıdır:
Resûlullah (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: “Bir kadın namazlarını kılar, ırzını korur ve kocasına itâat ederse; cennet kapılarının dilediğinden girer” (Ahmed, Taberâni).
Ümmü Seleme’den, Resûlullah’ın, “Kocası kendisinden razı olarak ölen kadın cennete girer” dediği rivâyet edilmiştir.
Kadını cehenneme sokan sebeplerin başında eşine karşı gelmesi ve üzerine olan iyiliklerini inkar etmesidir. İbni Abbas Radıyallahu anhümâ’dan, Buhari’nin rivâyetinde Resûlullah şöyle buyurmuştur: “Cehennem bana gösterildi. Oradakilerin çoğunun kadınlar olduğunu gördüm. Kocalarına nankörlük ederler. Şayet kadınlardan birisine uzun zaman iyilik etsen, sonra senden bir kötülük görse ‘senden hiçbir zaman iyilik görmedim’ der”.
Selefi salihinden birinin hanımına şöyle tavsiyede bulunduğu nakledilir: [Beni affet ki, sevgimiz sürsün. Kızgın olduğumda benimle konuşma, def gibi beni çalmaya kalkma. Bilemezsin gelecek nasıl olacak. Şikâyeti çoğaltma kuvvetin gider. Şikâyeti çoğaltırsan kalbim sana buğzeder. Çünkü kalpler dönektir. Ben gördüm ki, kalpte hem sevgi hem ezâ bulunabilir. İkisi biraraya gelince, sevgi devam etmez gider] (Fıkhu’s-Sünnet)
Ebu Derdâ Radıyallahu anh, ise hanımına şöyle derdi: “Kızdığımı gördüğünde beni öylece kabul et. Ben de seni kızgın gördüğümde ses çıkarmam” (Fıkhu’s-Sünne)
Sonuç: Evlilik, hayatı müşterek paylaşmaktır. Kadın ve erkek birlik olup Allah’ın, edâ etmekle bizleri sorumlu kıldığı “ilâyı kelimetullah” görevini üstlenmektir. Bu müşterek hayat, müslümana Rabbine karşı görevlerini yerine getirmede ayrı bir dinamiklik sağlar. Bu açıdan bakıldığında evlilik, birbirlerine örtü olan iki insanın; yine birbirlerinin zayıflıklarını gidererek daha güçlü bir yapı meydana getirmeleri şeklinde tanımlanabilir.
Öyleyse toplumda bir takım kalıplarla yozlaştırılan aile müessesi, İslâmın tanımladığı ölçülerle yeniden yapılandırılmalıdır. Kadın, bilinçli olmak; dinini yaşamak ve çevresine bu konuda örnek olmak için gayretli olmalı, yine bu şûurda çocuklarını yetiştirmelidir. Eşi de onâ yardımcı olmalı ve Resûlullah’ı kendisine rehber edinmelidir. Yuva Kur’an ve sahih sünnet nûruyla bir mektebi andırmalıdır. Umulur ki, Allah bizleri rahmetiyle bağışlar ve bizleri salihler zümresine ilhâk eder...
Bu risâle, davetçi Müslüman hanımlara... Yalnız Allah’a ve ancak Allah için mahlûka itaat eden, İslâm mücâdelesi veren bacılarımıza... Ümmetin umudu: öğrenci, öğretmen bütün hanımlara... Bütün genç kızlara... Sâliha eşlere... Küçük kızlara... Gözümüzün nûru annelerimize ve bunlar üzerine titreyen, onlara düşkün; Ahiret saadetini dünyaya tercih eden diğer erkek kardeşlerimize ithaf olunur...
“Sallallahu alâ Muhammedin ve alâ âlihi ve Sahbihi ecmâîn”
VE’L-HAMDÜ LİLAHİ RABBİ’L ALEMİN
İslam'da evlilik nasıl gerçekleşir?, NİKAH
İslam'da evlilik nasıl gerçekleşir?
NİKAH
İslam Dini, her sahada olduğu gibi evlilik konusunda da ince eleyip sık dokumaktadır. Çünkü aile, İslam toplumunun can damarı, sarsılmaz temeli ve köşe taşı konumundadır. Aile yapısı ne kadar sağlam olursa, toplum o denli sağlam ve sağlıklı olur. Ailenin temel taşları, dikili direkleri ise anne ve babadır.
Sağlam ve sağlıklı, huzurlu ve mutlu, kalıcı ve sürekli, tutarlı ve dengeli bir toplum hedefleyen İslam, bu toplumu oluşturan ailelerin kuruluşunda izlenecek yolu, çok açık bir biçimde ortaya koymuştur.
Ailenin oluşumunda en önemli öğe, eş seçimidir. Kadın olsun erkek olsun eş seçimi, mü'minlerin en çok dikkat etmeleri gereken hususların başında gelmektedir. Eş konusunun çok titiz bir şekilde çözümlenmesinden sonra Müslüman için hayat daha anlamlı, daha kolay ve daha rahat olacaktır. Herşeyden önce yüce Allah'ı razı etme konusunda, bu durum çok açık bir şekilde kendisini gösterecektir.
Alemlerin Rabb'i olan yüce Allah'ı razı etme konusunda Müslüman eşler, birbirlerine yardımcı olacak, birbirlerinin eksikliklerini giderecek, birbirlerini teşvik edecek ve ideal Müslüman bir aile örneğini ortaya koyacaklardır. Böyle bir aile ortamında filizlenip yeşerecek çocuklar da toplumda örnek insanlar olacaklardır. Böyle insanlardan teşekkül edecek bir toplum ise, diğer toplumlar içinde örnek bir toplum olarak varlığını idame ettirecektir.
Kur'an'ı Kerim, sağlam prensipler ve temeller üzerine bina edilecek bir evliliğin, hayırlara vesile olacağını bildirmiş, bunun için aynı davaya inanan insanların bir araya gelmelerini istemiştir.
"Müşrik kadınlarla, onlara inanıncaya kadar, evlenmeyin. (Müşrik kadın) hoşunuza gitse dahi, mü'min bir câriye, müşrik (hür) bir kadından iyidir. Müşrik erkekler de inanıncaya kadar, onları(mü'min kadınlarla) evlendirmeyin. (Müşrik erkek) hoşunuıa gitse dahi, mü'min bir köle, müşrik bir adamdan iyidir. (Zira) onlar ateşe çağırıyorlar. Allah ise izniyle cennete ve mağfrete çağrıyor. İnsanlara ayetlerini (böyle) açıklıyor ki öğüt alsınlar" (2 BAKARA, 221)
İslam, evliliğin uzun ömürlü olması için iyi bir eş seçiminin yapılmasını esas alır. Yuvanın huzur, uyum, mutluluk ve karşılıklı güvene dayanan prensipler üzerine bina edilmesi için, bu yuvada din unsurunun ön planda olması gerekir. Çünkü din unsuru, insan yaşlandıkça artar, güzelleşir, gelişir ve bağları kuvvetlendirir. Oysa zenginlik, güzellik, soy-sop gibi unsurlar, hem geçici hem de insanın kibrini artırdığı için, huzursuzluğun temel nedeni sayılmaktadır.
İşte bu nedenle; Hz. Peygamber(a.s): "Kadın, dört şeyi için nikah edilir; malı, soyu, güzelliği ve dini; sen dindar olanını seç ki, evin bereket bulsun" buyurmuştur. (Kütüb-i Sitte ve İmamı Ahmed'in Müsned'i ile İslam Fıkıh Ansiklopedisi)
Diğer bir hadisi şerifte de Rasulullah(a.s), malın ve güzelliğin getirdiği problemlere dikkat çekerek evlilikte dindarlık dışındaki bir tercihi açıkça yasaklamıştır.
"Kadınları güzellikleri için nikahlamayınız, olur ki güzellikleri ahlakça düşmelerine sebep olur. Onları malları içinde nikahlamayın, zira malları azgınlıklarına yol açabilir. Kadınları dindarlıktan dolayı nikahlayın. Şüphesiz dindar olan yırtık elbiseli bir cariye (böyle olmayanlardan) daha üstündür." (İslam Fıkıhı Ansiklopedisi 9.C SH. 14)
Kur'an ve Sünnet'in ortaya koyduğu esaslardan anlaşılacağı gibi, sağlıklı bir İslam toplumurıun oluşabilmesi için, mü'min erkek ve kadınların birbiriyle evlenmeleri esastır. Ancak böyle bir evlilik sonunda, İslami esaslar insanlara daha iyi bir şekilde ulaştırılabilir.
Erkek veya kadından birinin, mücadeleci ve davetçi bir Müslüman, diğerinin ise bunun zıddı olması, o mücadeleci Müslüman için en büyük zulüm, İslami esaslara vurulmuş çok büyük bir darbe ve İslami hareketi daha başında iken akamete uğratmaktır. Müslümanlar, evlilik konusunda çok hassas olmalıdırlar. Her ne olursa olsun, yeter ki evlilik olayı vukubulsun amacıyla evliliğin yapılmasını, İslam hoş görmemektedir. Her konuda olduğu gibi evlilik de, Müslümanların Allah'a yaklaşmasını temin eden bir vasıta olmalıdır. Aksi halde Müslüman, kendi tekerinin önüne kendisi taş koyacak ve kendi kendisini Allah yolundan alıkoyacaktır. Güzellik veya yakışıklılık, mal, servet için yapılan bir evlilik, İslami hareketin önüne konulmuş en büyük engeldir. Çünkü, evlilik olayı başka bir şeye benzemiyor ki, beğenmediğin zaman bozup yeniden iyisini yapasın. Mesela eş alımı, bir ayakkabı, bir elbise, bir araba alımı gibi değildir ki bozuk arızalı çıktı diye gidip yenisiyle değiştirilsin. Hiç kimse eşi geçimsiz, kendisini beğenmişin biridir diye, ailesine gidip 'kusura bakmayın bu iyi çıkmadı, bana varsa daha iyi birini verin diye talepte bulunamayacağı için, işi baştan sağlam tutmak en iyisidir.İşte bunun için İslam, işi baştan sağlam tutarak, mü'minlerin birbirleriyle evlenmeleri emretmiştir.
Müminler, içinde yaşadıkları toplumun değer yargılarını değil, İslami değer yargılarını esas almalıdırlar. Allah ve Rasulü'nün ortaya koyduğu değer yargıları, toplumun değer yargılarındarı daha üstündür. Bir evlilik olayında, toplumun değer ölçülerine göre değil, Allah ve Rasulünün ortaya koyduğu değer ölçülerine göre hareket esas olmalıdır. Çünkü Allah ve Rasulû’nün ortaya koyduğu ölçüleri, nefsani istekler için terketmek, apaçık bir sapıklıktır. Sapıkların ise Müslüman olmaları şöyle dursun, Allah ve Râsulü'ne savaş açan kafirler olduğu gerçeğini, Kur'an bize bildirmektedir.
"Allah ve Rasülü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık mü'min bir erkek ve kadına, o işi -kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Rasulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur." (33 AHZAB, 36)
Bu yüce uyarının nuzül sebebi, siyak ve sibakı incelendiği zaman, Allah ve Rasulü'ne iman edip teslim olan mü'minlerin, evlenme ve boşanma konusunda da Allah ve Rasulü'ne tabi olmaları gerektiği anlaşılmaktadır. Bu uyarıdan hemen sonra gelen ayette, Hz. Zeyd bin Harise ile Hz. Zeyneb binti Cahş'ın evliliğindeki olumsuz durumlar ortaya konulmakta, uymaları gereken kurallar bildirilmektedir.
Allah ve Rasulü'nün hükümleri, her konuda olduğu gibi, evlilik konusunda da bugünkü Müslümanları bağlamaktadır. Heva ve heveslerine uymuyor diye, Allah ve Rasulû nün hükümlerini gözardı edenlerin, Müslüman olmaları mümkün değildir.
Şimdi Kur'an ve Sünnet, evlenecek eşlerde dindarlık hususunu ararken, Müslüman olduklarını söyleyenler yakışıklılık, güzellik, zenginlik, soy-sop gibi özelliklere aldanarak eş seçmeye kalkışmaktadırlar. Hele bu özelliklere sahip olanların tevhidi görüşte olup olmadıklarını araştırmayanlar, kendi ateşlerini ellerine alarak cehennemin yolunu tutmuşlardır.
İslam, bir yaşam biçimidir; evlenmekten boşanmaya, yemeden içmeye, yürümekten oturmaya, ibadetten çalışmaya, ticaretten siyasete, barıştan savaşa kadar tüm hareketlerini, İslami esaslar doğrultusunda düzenleyenler, gerçekten Müslüman olanlardır. İslami esasların bir bölümünü alıp bir bölümünü bırakanların ise, müşrik olduklarını Kuran'ı Kerim bildirmektedir.
Nikahta Denklik
Düşünce ve pratikleri bir olmayan, İslami esasları, hevalarına uymuyor diye bırakan müşriklerle, Allah ve Rasulü'nün hükümlerini her şeyin önünde tutan mü'minlerin evlenmeleri kesinlikle haramdır.
"Zina eden erkek, zina eden veya müşrik kadından başkasıyla evlenmez; zina eden kadın da zina eden veya müşrik bir erkekten başkasıyla evlenmez: Böyleleriyle evlenmek mü'minlere haram kılmıştır. " (24 Nur 3)
Bu ayetten de açıkça anlaşıldığı üzere mü'minler, müşrik ve zina edenlerle kesinlikle evlenmezler. Ancak müşrik bir kimse, müşrik ve zina eden biri ile evlenebilir. İlgili ayet, evlenmede denkliği ortaya koymaktadır. Aynı şekilde bu ayet, denkliğin hangi konuda olacağını da bildirmiştir. Buradaki denklik inanç ve ahlaki denkliktir. İman ettiğini söyleyen birinin bu uyarıya kulak vermesi gerekmektedir.
Evlenmede denkliğin yaş, mal, servet, hürlük ve kölelik ile hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Her konuda mü'minler için en güzel örnek olan Rasulullah(as), evlilik ve eş seçimi konusunda da bu en güzel örnekliğini ortaya koyarak mü'minlere yol göstermiştir.
Hz. Hatice, Rasulullah'tan onbeş yaş büyük iken, Hz. Aişe ondan kırk yaş daha küçüktür. Hz. Hafsa, Hz. Ömer'in kızı ve hür bir kişi iken, Hz. Safiye daha önce Yahudi olup, sonradan Müslüman olan Huyey in kızıdır. Hepsi de Rasulullah(a.s) ile evlenmişlerdir.
Aynı şekilde Hz. Bilal bin Rebah, Hz: Abdurrahman bin Avf 'ın kız kardeşiyle evlenerek bu konuda mü'minlere örnek olmuşlardır. Demek ki İslamda denklik (kefaret) yaş, mal, hürlük, kölelik ve güzellik ile ilgili değil, inanç ve iman ile ilgilidir. Aynı İslami mesajı taşıyanların yaş, güzellik, yakışıklılık, zenginlik gibi unsurlara; bekar. evli, birkaç eşli gibi durumlarına bakmaksızın, yalnızca yüce Allah'ın dinini yaymak ve gerçekleri insanlara ulaştırmak için, müşrik toplumun değer yargılarına önem vermeden birbirleriyle evlenmeleri, bu kişilerin (kadın olsun, erkek olsun) dini samimiyetini gösterir.
Bugün, İslami bazı kavramları ağızlarında eveleyip geveleyen ve kendilerini mücahid veya mücahide görerek, tevhidi düşünceden şeriatten, muvahhidlikten, şehidlikten ve şehadetten söz edenlerin evlilik konusunda, cahili ve müşrik değerler doğrultusunda hareket etmeleri, bu konudaki yaşantılarını ve düşüncelerini Kuran'ın öngördüğü yaşam biçimine göre değiştirmemeleri, bunların gerçekten Müslüman olup olmadıkları konusunda kuşkular uyandırmaktadır.
İslam bir yaşam biçimi olduğuna göre, Müslüman olduğunu iddia eden bir kişi, tüm düşünce ve hareketlerini İslami değer ölçülerine göre düzenlemelidir. Çünkü Ahzab, 36. ayetinde geçtiği üzere. Allah ve Rasulü bir işte hüküm verdiği zaman, mü'min olduğunu söyleyen erkek ve kadına, o işi kendi isteklerine göre çözme ve seçme hakları bulunmadığını, isteklerine göre hareket edenlerin, Allah'a ve Rasülü'ne karşı geldiklerini ve bunların apaçık bir sapıklığa düştüklerini biliyoruz. Bu sapıklığın nedeni, kişinin işine gelen konuyu hevasına göre çözmek istemesidir ki, bunların durumu dünya hayatında rezil olmak, ahirette de en büyük azaba uğramaktır.
...Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka nedir? Kıyamet gününde (onlar) azabın en şiddetlisine itilirler. Allah yaptıklarını bilmez değildir." (2 BAKARA, 85)
Azabın en şiddetlisine itiliş nedeni, hoşuna giden ayetlerin alınıp gitmeyenlerin bırakılmasıdır. Hoşlarına gitmiyor diye bir kısım ayetleri bırakanların yaptıkları iyi ameller de boşa gidecektir. Namazını kılan, orucunu tutan, Allah'a ve Rasulü'ne inandığını söyleyen; İslam dan, cihattan, İslami davetten söz eden bir kişinin, belli bir konuda, örneğin evlilik konusunda, Âllah ve Rasulü'nün emrine muhalefet ederek, hevasının istek ve arzuları doğrultusunda hareket etmesi onun diğer amellerini de boşa çıkarır.
"Böyledir, çünkü onlar, Allah'ın indirdiğinden hoşlanmamışlar, Allah da onların amellerini heder etmiştir."(47 MUHAMMED, 9)
Bunun nedeni, nefislerini tatmin etmek için dünyevi istek ve arzularını, Allah ve Rasulü'nün isteklerinin önüne alıp dünya hayatını ve süsünü tercih etmelerindendir. Bunlar, dünyevi isteklerine kavuşurlar, ancak ahirette onlar için ancak ateş vardır.
"Kimler dünya, hayatını ve süsünü isterse onlara oradaki amellerin(in karşılığın)ı tam veririz ve onlar orada (dünyada) hiçbir eksikliğe uğratılmazlar.
Ama onlar öyle kimselerdir ki ahirette onlar icin yalnız ateş vardır ve yaptıklarının hepsi orada boşa çıkmıştır. Amelleri hep batıl olmuştur!" (11 HUD, 15-16)
İslami Olmayan Evlilikler Hüsrandır
Dünyalık elde etmek düşüncesiyle evlenenler, isteklerini elde ediyorlar; ancak isteklerine kavuştuktan sonra, dünyevi ihtiras ve tatminleri bitmediği için, rezil olmaktan da kurtulamıyorlar. Bakara, 85. ayeti kerimesi Allah'ın ayetlerinin bir kısmını alıp bir kısmını bırakanların dünyada rezil olduklarını bildiriyordu. Bu ayeti celilenin açık delillerini günümüzde çokça görmekteyiz. tağuti mahkemelerine müracaat edip boşanmak isteyenler, aynı dine, aynı inanca sahip, tevhidi düşünen Müslümanlar değillerdir. Mahkeme salonlarında rezil olanlar; daha önce güzellik, yakışıklılık, zenginlik gibi unsurlar için, binbir umutla evlenenlerdir. Belli bir müddet birbirlerinden yararlandıktan sonra, bu unsurların verdiği kibir, gurur ve kendini beğenmişlik sonucunda istenmeyen durumlar ortaya çıkınca, mahkeme koridorlarında soluk almaktadırlar. Bunlardan kimileri güzelliğini ve yakışıklığını kullanarak zinaya, kimileri de mallarıyla kudurmaya başlayınca ya da malları tükenince mahkeme koridorlarını doldurmaya başlamışlardır.
Evlilikten maksat nefisleri tatmin etmek olunca, sonuç işte böyle oluyor. Halbuki evlenmekten maksat, yüce Allah'ı razı etmek olmalıdır. Ancak bu tür evlilikler sürekli, kalıcı, mutlu ve huzurlu olur.
Kadın ve erkek bir elmanın iki parçası gibidirier, birbirlerini bütünlerler. Birbirlerinin can yoldaşı, hayat arkadaşı, sırdaşı, evlerinin direği, çocuklarının velisi, koruyucusu ve terbiyecisi olan eşler, biribirlerine yardımcı oldukları sürece Rab`lerini razı edebilirler.
Müslüman olduğunu iddia eden, Kur'an ve Sünnet'e teslim olan, tevhidi düşünen herkes, dindarlık unsurunu öne alarak evlilikler gerçekleştirmelidir. Böyle evlilikleri gerçekleştirenleri desteklemek, inandığını söyleyen kimseler üzerine bir borçtur. Çünkü bunlar, aslında bu evliliği değil, bu evlilik sayesinde oluşacak Müslüman bir aileyi, Müslüman bir toplumu ve Müslüman bir devleti , desteklemektedirler. Yüce Allah(cc) güzel bir işe destek olanlara, o işten kendilerine de bir pay olduğunu, Nisa, 85. ayetinde bildirmektedir. Bu desteklemeler şu şekilde olmaktadır.
1-Tevhidi düşünen Müslümanları tesbit etmek.
2- Bunların tanışmalarını sağlamak.
3- Evlenmelerine yardımcı olmak.
4- Nikahı kolaylaştırmak. (Özellikle eşya konusunda)
5- Gerekirse maddi yardımda bulunmak.
6- İslami çalışmalarına destek olmak.
7- Eşler arasında çıkabilecek anlaşmazlıklarda, Kur'an ve Sünnet'e müracaat etmelerini sağlamak.
İslami evliliklerde, üzücü noktaların ortaya çıkmamasına dikkat etmek, her mû'minin en önemli görevleri arasındadır. Bu görev ihmal edilmemeli, savsaklanmamalıdır.
Çeyiz konusunda Müslümanlar hesabını veremeyecekleri eşyaları almamalı, israf ve gösterişten kaçınmalıdırlar. Zütevazi olmak, her mü'minin-Kur'ani bir özelliğidir. Müminlerin üstünlüğünün eşyada değil, takvada olduğu çok iyi bilinmelidir. Eşyada (maddede) üstünlük aramak, kapitalistlerin, münafıkların, fasıkların, materyalist demokratların vasfıdır. Mü'minler böyle bir vasıftan beridirler. Kur'an doğrultusunda hareket etmek mü'minlerin şiarıdır.
've kendilerine Rab'lerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman onlara karşı sağır ve kör davranmazlar. Ve 'Rabb'imiz, bize gözler sevinci eşler ve çocuklar lutfeyle ve bizi muttakilere önder yap' derler." (25 FURKAN, 73-74)
İslami Bir Evlilikte Aranan Şartlar
a- Evlenilecek Kişinin Mü'min Olması
İslamda her şey belli kurallara bağlanmış, hiç bir şey kuralsız, başıboş bırakılmamıştır. Evlilik de, bu kurallı konulardan birisidir. Evlilikteki kuralları da, her şeyin ölçüsünü koyan yüce Allah belirlemiştir. Yüce Allah(cc), evliliğin nasıl, kimlerle, ne şekilde yapılacağı ile ilgili konuları çok açık bir şekilde ortaya koymuştur. Bu konudaki hükümler. diğer hükümler gibi iman edenleri kesinlikle bağlar.
Mü'min kadın ve erkeklerin birbirleriyle evlenmeleri gerektiği konusundaki ayetlerden ikisini (2/221, 24/3) yukarıda vermiştik. Burada iman edenlerle evlenilmesi gerektiği ile ilgili bir kaç ayet daha vererek konuyu netleştirelim.
"Ey iman edenler, mü'min kadınlâr göç ederek size geldiği zaman, onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer onların iman etmiş olduklarını anlarsanız onları kafirlere geri döndürmeyin. Ne bu(kadı)nlar onlara helaldir; ne de onlar bunlara helal olurlar..."(60 MÜMTEHİNE, 10)
Gerek bu ayette, gerekse Bakara, 221. ve Nur, 3. ayetlerinde belirtildiği gibi, mü'minler ancak mü'minlerle evlenebilirler. Çünkü, "Allah'ın hükmü budur"(60/10). Aksine hareket, yüce Allah'ın hükmüne karşı çıkmaktır ve kafirlerin ateşe davetlerine(2/221) icabet etmektedir ki bu, insan için ancak hüsrandır.
Mü'min dul kadınlarla evlenme isteğinin olması halinde, onların, iddet müddetinin tamamlamalarını beklemek gerekir. "İçinizden ölenlerin, geriye bıraktıkları eşleri, dört ay on gün kendilerini gözetlerler. Süreleri bitince artık kendileri için uygun olanı yapmalarında size bir günah yoktur. Allah yaptıklarınızı haber alır.
Böyle kadınlarla evlenme isteğinizi üstü kapalı bir biçimde bildirmeniz yahut içinizde tutmanızdan dolayı size bir günah yoktur. Allah sizin onları anacağınızı bilmektedir. Sakın, iyi söz dışında, onlarla bir gizli (buluşma)ya sözleşmeyin ve farz olan bekleme suresi dolmadan nikah bağını bağlamaya kalkmayın ve bilin ki; Allah içinizden geçeni bilir. O'ndan sakının ve bilin ki, Allah bağışlayandır, halimdir." (2 BAKARA, 234-235)
Gerek bekar gerekse dul kadınlarla olsun evlenmede dikkat edilmesi gereken husus, bu kadınların mümin olmalarıdır. Ne kadar güzel ya da zengin olurlarsa olsunlar müşrik, münafık, fasık, kafir ve mürted hiç bir erkek ya da kadınla evlenilmez.
b- Nikahı Haram Olan (Evlenilmeyecek) Kimseler
Bugün dış kıyafetleri ve şekilleri Müslümanlara benzeyen, ancak hareket ve düşünce planında müşrik, fasık, münafık, kafir ve mürted olan birçok kadın ve erkek vardır. Bunlarla konuşulduğunda sözleriyle Müslüman olduklarını, tağutu reddettiklerini, küfre karşı olduklarını, Kur'an ve Sünnet'e tabi olduklarını iddia ederler. Ancak bunların ya partici, ya vakıfçı, ya gelenekçi, ya da tarikatçı oldukları bilinmektedir. Bunlar, dinin bir bölümünü alıp bir bölümünü bıraktıkları, İslami davet metodunu çarpıttıkları, geleneksel kültürü İslami esaslara taşıdıkları için, düşünce ve hareketlerindeki derecelere göre müşrik, münafık, fasık, kafir ve mürteddirler.
İşte vasıfları sayılan bu kimselerle, toplumsal misyonları ya da konumları ne olursa olsun hiç bir şekilde evlenilmez. Aynı şekilde zina edenlerle de nikah bâğı oluşturulmaz.
"Zina eden erkek, zina eden veya müşrik kadından başkasıyla evlenemez; zina eden kadın da zina eden veya müşrik erkekten başkasıyla evlenemez. Böyleleriyle evlenmek mü'minlere haram kılınmıştır." (24 NUR, 3)
"Pis kadınlar, pis erkeklere; pis erkekler, pis kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere; temiz erkekler temiz kadınlara mahsustur:' (24 NUR, 26)
Ayetlerden anlaşıldığı üzere pis olanlar (zina eden ve şirk koşanlar) ancak birbirleriyle evlenebilecekler, bunlar temiz olan müminlerle evlenmeyeceklerdir.
Athül Kadir, Fetevayı Hindiyye, İbn Abidin, Dürril Muhtar, Nehir Fetih gibi fıkıh kitaplarında, putperest (yeseni) olan müşriklerle mü'minlerin kesinlikle evlenemeyeceği yazılmaktadır. Bu kitaplara göre, sapık mezhep sahipleri, zındıklar, batıniler, ibahacılar, dürziler, nusayriler, teyamine vb. fırkaların mensuplarıyla hiç bir şekilde evlenilmeyecektir. Adı geçen kitaplar, şayet bugün yazılmış olsalardı, din adına ortaya çıkmış olan parti, dernek ve vakıf mensuplarını da, mü'minlerin evlenmeyecekleri kimseler grubuna dahil ederlerdi.
Rasulullah(as)'ın Sünnet'inde ve Asr-ı Saadet'te birçok Müslüman, dini hassasiyetlerinden dolayı sevdikleri, ancak müşrik olan kimselerle evlenmemişler. evlenmekten vazgeçmişlerdir. Ancak bunların, tevbe edip Müslüman olanları, Kur'an ve Sünnet'e kesinlikle teslim olmaları halinde, mü'minlerin bunlarla evlenmeleri helal olur.
Küfür, şirk, nifak, fısk ve irtidat sebebiyle, nikahı geçici olarak haram olanlar dışında, bir de nikahı ebediyyen haram olanlar vardır. Bunları Kur'an'ı Kerim şöyle sıralanıyor.
"Geçmişte olanlar hariç, (bundan böyle) babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin: Muhakkak ki bu, ahlaksızlık, iğrenç bir yol ve (Allah'ın) hışmı(na uğrama)dır.
Size (şunlarla evlenmeniz) haram kılındı: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren (süt) anneleriniz, süt bacılarınız, karılarınızın anaları, birleştiğiniz kadınlardan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız -eğer onlarla birleşmemişseniz (kızlarını alamaktan ötürü) üzerinize bir günah yoktur- kendi sülbünüzden gelen oğullarınızın karıları ve iki kız kardeşi bir arada almanız. Ancak geçmişte olanlar hariç. Şüphesiz Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
Cariyeler hariç evli kadınlar(la evlenmeniz) de haramdır. (bunlar) Allah'ın üzerinize yazdığı (haramlar)dır."(4 NİSA, 22-24)
Bu sayılanlar dışında nikahı haram olanlardan biri de, kişinin üç talakla boşamış olduğu karısıdır. Böyle kadınlar, başka biriyle evlenip ondan da meşru yollarla boşanmadıkları sürece ilk kocalarına helal olmazlar.
"Boşanma iki defadır. (Bundan sonra kadını) ya iyilikle tutmak, ya da güzellikle bırakmaktır..." (2 BAKARA, 229) "Erkek yine boşarsa, artık bundan sonra kadın, başka bir kocaya varmadan kendisine (eski kocasına) helal olmaz. O (yeni kocası) da onu (kadını) boşarsa, Allah'ın sınırları içinde duracaklarına inandıkları takdirde (eski karı-kocanın) tekrar birbirlerine dönmelerinde bir günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır. (Allah) bunları, bilen bir toplum için açıklıyor."(2 BAKARA, 234)
Kur'an'da nikahı haram olan bu kimseler dışında kalanların nikahlanması ancak onların mü'min olmalarına bağlıdır. Bunlar da amca, dayı, teyze ve hala kızları ile harpte elde edilmiş olan cariyelerdir.
c- Evlenmede Mehir
Evlenilecek her kadına mehir vermek esastır. Hiçbir kadın, mehirsiz olarak evlenemez. Bu, yüce Allah'tan kadına verilmiş olan bir haktır. Kadınlar, mehir isteme ve istedikleri kadar mehir alma hakkına sahiptirler. Evlenecek erkek, bunun bilincinde olarak kadınla evlenir. Mehir istediğinden dolayı hiçbir kadın kınanamaz. Mehir dolayısıyla kadını kınamak, yüce Allah'ın emrine ve hükmüne karşı tavır almak ve bu hükümden hoşlanmamaktır.
Hiçbir kadın mehirsiz olarak kendisini erkeğe hibe edemez. Kur'an'da, bir kadının ancak peygambere kendisini hibe edebileceği; mü'minlere böyle bir hibe yapılamayacağı bildirilmektedir.
"... Bir de kendisini (mehirsiz olarak) Peygambere hibe eden ve peygamberin de kendisini almak isediği mü'min kadını, diğer müminlere değil sırf sana mahsus olmak üzere (helal kıldık). Biz, eşleri ve ellerinin altında bulunanlar hakkında, mü'minlere yapmalarını gerekli kıldığımız şeyi bil(dir)dik ki, sana bir zorluk olmasın. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir." (33 AHZAP, 50)
Mehir, kadına verilen sosyal bir güvencedir. Bu nedenle, bunun miktarının tesbiti, birinci derece kadına aittir. Kadın dilediği kadar mehir istemekte serbesttir. Mehrin, kadınlara verilen bir hak olduğunu şu ayetler ortaya koymaktadır.
"Kadınlara mehirlerini hak olarak verin; eğer kendi istekleriyle o (mehrin) bir kısmını size bağışlarlarsa, onu da afiyetle yeyin." (4 NİSA, 4)
"Bir mehir kestiğiniz takdirde, henüz dokunmadan onları boşarsanız, kestiğinizin yarısını (verin). Ancak kadınlar vazgeçer yahut nikah bağı elinde bulunan erkek vazgeçerse başka. Sizin affetmeniz takvaya daha yakındır. Aranızda birbirinize iyilik etmeyi unutmayın. Şüphesiz Allah, yaptığınızı görür." (2 BAKARA, 237)
"Bir eşin yerine başka bir eş almak istediğiniz takdirde, onlardan birine (evvelki eşinize) kantarlarca mal vermiş olsanız dahi verdiğinizden hiç bir şeyi geri almayın. İftira ederek ve açık günaha girerek verdiğinizi alacak mısınız? Nasıl alırsınız ki, birbirinize geçmiştiniz ve onlar, sizden sağlam teminat almışlardı." (4 NİSA, 20-21)
Mehrin kısıtlanmasını istenmenin doğru olmadığını, şu örnek göstermektedir. Hz. Ömer(r.anh) bir gün kadınlara, fazla mehir talep etmemelerini öğütler. Kureyşli bir kadın Hz. Ömer’e hitaben: "Ya Emir-el mü'minin, Allah'u Teala'nın: 'Bir eşin yerine başka bir eş almak istediğiniz takdirde, onlardan birine kantarlarca mal vermiş olsanız dahi verdiğinizden hiçbir şeyi geri almayın... (4/20) ayetinde buyurduğunu işitmediniz mi?" diyerek Halife'ye itiraz eder. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.anh) sözünü geri aldığını ifade ederek tevbe eder.
Mehir konusunda bir sınırlama olmamasına rağmen, evliliğin kolaylaştırılması için Rasulullah(as)'ın bazı tavsiyeleri de olmuştur. Ancak bu tavsiyeler, hiç bir şekilde bir emir olarak değil, bir tavsiye olarak alınmıştır. Rasulullah(as): "Mehrin en hayırlısı ehven olanıdır." buyurmuştur. Bu hadis, mehrin, evlenmeyi güzelleştirmesi ve zorlaştırmaması için ifade edilmiştir.
Mehir, ziynet eşyalarından olabileceği gibi, hayvan cinsinden, menkul ve gayri menkul mallardan da olabilecektir.
Mehir, genel olarak nikah akdi sırasında tesbit edilir. Buna Mehr-i Müsemma denir. Mehir nikah akdi sırasında ödenmesine Mehr-i Muaccel; nikah akdi sırasında ödenmeyip daha sonra belli vadelerde ödenen mehre ise, Mehri Mueccel adı verilir. Nikah akdi sırasında belirlenmeyen, ancak daha sonra kadının yakınları tarafından, kadının iyiliği için takdir edilen mehre de Mehr-i Misil adı verilmektedir.
d- İcab- Kabul
Evlilikte karşılıklı rıza esastır; taraflardan birinin rızası olmadan bir evliliğin gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Nikah akdi gerçekleşmeden önce taraflar, ne istediklerini, nasıl bir evlilik arzu ettiklerini açık bir şekilde ortaya koyarlar. Bu istek ve beklentiler, her iki taraf açısından kabule şayan ise nikah akdi gerçekleşir.'Nikah akdi, birinci derecede, evlenecek olanlar arasında gerçekleşeceği için rızanın da bunlar tarafından gösterilmesi gerekir. Anne-baba ve yakınların gerçekleştirilecek evlilikte ancak tavsiyeleri olabilir; bunun dışında nikah akdini etkileyici bir tutum sergileme hakkına sahip değildirler. Yakınların, evlenecek olanlar üzerinde etkileyici, daha doğrusu engelleyici bir durum takınmaları, Kur'an da yasaklanmıştır.
"...Kendi aralarında güzelce anlaştıkları takdirde, kocalarıyla evlenmelerine engel olmayın. Bu, içinizden Allah'a ve ahiret gününe inanan kimseye verilen öğüttür. Bu, sizin için daha iyi ve dahâ temizdir, Allah bilir, siz bilmezsiniz?"(2 BAKARA, 232)
Bu uyarı, boşanmış kadınların, eski kocalarına dönmeleri hususunda olduğu gibi, yeni evlenecek olanlar için de geçerlidir.
Evlilikte rıza, evliliğin başlangıcında olduğu gibi evliliğin sürdürülmesinde de geçerlidir. Kadın ve erkekten her biri evliliğin, çıkmaza girdiğini gördükleri ya da amacından saptığını anladıkları anda, kendi rızalarıyla nikah akdini feshedebilirler.
"Ey peygamber, eşlerine söyle: 'Eğer siz, dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, gelin size mut'a (boşanma bedeli) vereyim ve sizi güzellikle salayım. Eğer siz, Allah'ı ve ahiret yurdunu istiyorsanız, (biliniz ki) Allah, sizden güzel hareket edenlere büyük bir mükafat hazırlamıştır."(33 AHZAB, 28-29)
e-.Evlilikte Şahitlerin Bulunması
Kur’an’ı Kerim’de, insanlar arasında cereyan eden sosyal ilişkiler, antlaşmalar ve akitler tümüyle şahitlidir. Bu nedenle, evlilik akdinde de şahitlik esastır.
Kur'an mantalitesini yeterince kavramayan ve her şeyin, moda mod yazılı olmasını uman kimseler, evlilikte şahidin olmadığını iddia ederler. Oysa, yapılan bir akitte, nelerin anlaşma konusu yapıldığı, aktin ne üzere bina edildiği bilinmeli ki, belli bir anlaşmazlık halinde, şahitler bu anlaşmazlığı giderebilsinler. Anlaşmazlık halinde taraflar, genellikle duygusal hareket ederler ve kendilerini haklı çıkarmaya çalışırlar. İşte bu durumda, adil şahitlere ihtiyaç hissedilir. Bu şahitlerin ise, şahitlik yapacakları konuyu iyi bilmeleri gerekir. Çünkü, aslı bilinmeyen bir konuda şahitlik yapmak mümkün değildir. Kur'an'ı Kerim, eşler arasında vuku bulacak bir anlaşmazlık ihtimalinin olması durumunda, bu anlaşmazlığı giderecek şahitlerin olmasını talep eder.
"Şayet (eşlerin) aralarının açılmasından endişe duyarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar uzlaştırmak isterlerse, Allah onların arasını bulur. Çünkü Allah bilen, haber alandır."(4 NİSA, 35)
Burada, her iki taraftan oluşturulan hakem heyeti, birinci derecede eşleri dinler, ancak yukarıda da ifade edildiği üzere, anlaşmazlık durumunda, eşler genellikle duygusaldırlar ve kendilerini haklı gösterme çabası içindedirler. İşte bu durumda hakem kurulu, sağlıklı bir sonuca ulaşmak için, şahitlerin ifadesine başvurur. Şahitlerin de mutlaka; evlenme aktinin yapıldığı şartları çok iyi bilmeleri gerekir ki, adil çözümler elde edilebilsin.
Nikah sırasında şahidin var olduğunu gösteren başka bir delil de, boşanma sırasında şahidin gerekli olduğu hususudur. "Sürelerinin sonuna vardıklarında onları güzelce tutun,yahut güzellikle onlardan ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi şahit tutun. Şahitliği Allah için yapın. İşte Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimseye öğütlenen budur. Kim Allah'tan korkarsa (Allah) ona bir çıkış yaratır." (65 TALAK, 2)
Ayette geçen "adalet sahibi iki kişi" ifadesi de göstermektedir ki, daha önce nikahın gerçekleştirilmesindeki şartlardan haberi olan iki kiţi, bildiklerini Allah'tan korkarak, adil bir ţekilde ortaya koyacaklardır. Eşler arasında baş gösteren anlaşmazlık durumunda olsun, boşanma sırasında olsun şahide ihtiyaç duyulması, nikahın akdedilmesi sırasında şahidin olduğunu göstermektedir. Çünkü, öncesinde olmayan bir şeyin sonradan istenmesi mümkün değildir.
Evlilik akdinin oluşmasında anne-baba ve yakın kimselerin haberdar olması esastır. Bunlar, evlilik akdine ister rıza göstersinler, ister göstermesinler farketmez. Anne ve babanın, çocuklarının evliliklerinden haberdar olmasından sonra, en az iki kişinin daha, gerçekleştirilecek nikah akdine şahitlik yapmaları gerekir ki, nikah akdi yerine getirilmiş olsun.
Anne ve babadan birinin ya da her ikisinin veyahut da ailede sözü geçen çocuklardan birisinin haberdar olmadığı bir evlilik akdi, sakat bir akittir. Ancak, evlenecek olanlar, kendileri irade sahibi iseler, kendileri karar verme ehliyetleri varsa ve ailelerinden uzun bir zaman ayrı yaşıyorlarsa bu durumda ailelerinin evliliklerinden haberdar olmasının fazla bir önemi yoktur. Çünkü, anne-babanın zaten çocuklarıyla bir ilgileri kalmamıştır.
Dul kadınlar, kendi başlarına karar verme ehliyetine haiz olduklarından dolayı, evliliklerinde anne-baba iznine bağlı değillerdir. Bunun Asr-ı saadette bir çok örnekleri vardır. Ancak usul yönünden aileleri haberdar etmeleri, bir kırgınlığın olmaması açısından gereklidir. Ekonomik ve sosyal açıdan ailelerine bağlı olan dul kadınların, genç bir kız gibi, ailelerini haberdar etmeleri gereklidir.
Ailelerinden uzak bir yerde eğitimlerini sürdüren gençler, ekonomik açıdan ailelerine bağlı olduklarından dolayı, evliliklerinden ailelerini haberdar etmeleri gerekir. Bunların, ailelerinin haberleri olmadan gerçekleştirecekleri nikah akdi batıldır.
Evlilik akdinin (nikahın) gerçekleşmesinden sonra kadının, erkeğin evine gitmesiyle evlilik ilişkileri başlar, aile yuvası oluşur.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)